Halk Ozanları Kültür Derneği Kırkıncı Yıl
Ozan Muharrem Yazıcıoğlu söyleşilerimize, birlikte
katıldığımız televizyon programlarında, bazı kitaplarında ‘ozan’ı şöyle
tanımlardı:
“Şiir yazması ile şair, şiirlerini bestelemesi ile
bestekâr, çalıp söylemesi ile saz ve ses sanatçısı, kendi yöresinin türkülerini
derleyerek çalıp söylemesi ile yerel sanatçı, halkın gözü, kulağı, dili olması
ile de aydındır. Ozan, bu beş yükü omuzlamıştır.”
Ozan için bu tanımı çok yerinde bulduğumu ve
önemsediğimi belirtmeliyim. Yüzyıllardır yaşamöyküleri ve yapıtları ve
halkımızın kültürünü günümüze taşımalarıyla ozanlarımız unutulmuyor. Çünkü
türkülerimizi yapanlar, yasalarımızı yapanlardan daha güçlü olarak halkın
belleğinde yer ediyor ve tarihe geçiyorlar.
Şöyle bir dönüp geriye baktığımızda, Osmanlı
döneminde yurttaş bile sayılmayan eğitimsiz bırakılmış, ihmal edilmiş Anadolu
halkının sorunlarını dile getiren ozanların her dönemde zorluklarla
karşılaştıklarını, yaşamları pahasına da olsa halkın gözü kulağı dili olmayı
sürdürdüklerini görüyoruz. Daha cumhuriyetin ilk on yılı içinde bile Anadolu
halkının sakalı bıyığı kesilerek bağlamasının elinden alınıp başında
parçalandığı gerçeği de acı bir tablo olarak anımsanacaktır. Süreçte DP ve AP
iktidarları dönemlerinde çeşitli konser ve etkinliklerde ozanlarımızın,
aydınlarımızın başlarına gelmedik kalmamıştır. Hatta Kayseri’de bir sinemada
halk ile birlikte yakılmak istenmişlerdir (Yakın tarihimizde de Madımak olayını
unutmayalım).
Baskı, işkence ve yıldırma politikaları sürer,
derken 12 Mart 1971 askeri darbesi yapılır. Sağ gösterip sol vuran darbede yine
gençler, aydınlar ve ozanlar hedeflenir. Takip eden yıllarda Kıbrıs savaşı,
ambargo, karaborsacılık, hayali ihracat ve vurgunculuğun yoğunlaştığı bu
dönemde halk ozanları seslerini yükselterek halkın yanında yer alırlar. Ölümle
burun buruna geldikleri günler olur. Daha güçlü olmak ve güçlerini birleştirmek
amacıyla anayasanın tanıdığı örgütlenme haklarını kullanarak 1974 yılında
Ankara’a Halk Ozanları Kültür Derneğini kurarlar. Derneğin kurucuları Hüseyin
Çırakman, Mahzuni, Feyzullah Çınar…
Milliyetçi Cephe faşizmi döneminde iyice bilenen
ozanlar halkın sıkıntılarını dile getiren yapıtlarını vermeyi sürdürürler,
bununla birlikte plak, kaset, kitap ve konserleriyle halka ulaşırlar. Bu
süreçte ozanları ile ilgili derleme ve araştırma kitapları yayını ile halk
ozanlarını halk daha iyi tanır. Ozan Dolu Anadolu, Yürü Bre Hızır Paşa gibi…
12 Eylül 1980 askeri darbesinde on yıl öncesindeki
gibi yine aydınlar, ilericiler, öğrenciler ve ozanlar tırpanlanırlar. Mahzuni,
İhsani, Yoksuli, Çırakman ve daha birçok ozan türkülerimizden korkanların
işkence tezgâhlarından geçerler.
Seksenli yılarlın ortalarına doğru Arif Sağ, Musa
Eroğlu, Yavuz Top, Muhlis Akarsu “Muhabbet” adlı kasetlerle ve ülkenizin
çeşitli yerlerinde açılan kurslarla halk müziğine ilgi artar, türkülerimiz ve
ozanlarımız gündeme getirilir. Bu duruma koşut olarak gelişen teknoloji ile
birlikte plakçılığın yerini alan kasetçilik, daha ileri bir süreçte CD kaydı
gelişir. Köylerden kentlere gelen ozanları sayısı artar. Konserler yerine radyo
ve televizyon gibi işitsel ve görsel basın yoluyla halka ulaşırlar. Halka ulaşmanın
ve kayıtların kolaylaşması ile birlikte halk ile ozanların iletişimi de
zayıflar.
Kültür Bakanlığı önce MİFAD, sonra HAGEM adıyla
yapılandırdığı birimleriyle halk kültürü derleme ve araştırmalarını geliştirir.
Bu kapsamda halk ozanlarını belirleme ev kaydetme çalışmaları yapılır. Yaşayan
Halk Ozanları Antolojisi, Halk Ozanları gibi kitap yayınları yapılır, bazı halk
ozanlarının kitapları yayınlanır. Çeşitli yarışmalar düzenleyerek halk
ozanlarının yeni ürünler vermeler, sağlanır ve bunlar kitap olarak yayınlanır.
Fikri Sağlar’ın Kültür Bakanlığı döneminde altı satı çıkarılan Halk Ozanlarının
Sesi dergisi ozanların yaşamlarıyla ilgili bilgileriyle, söyleşilerle ve
şiirlerle ozanlarla ilgili bilgi ve belgelerin kayıt altına alınmasına hizmet
eder. Bakanlık bünyesinde var olan Halk Ozanları Müdürlüğü 2009 yılında
kapatır, daha sonra Halk Oyunları Müdürlüğü ile birleştirilir.
Ozan Der vakfa dönüşür… Vakıf sürecinde antolojiler
ve dergiler çıkarır.
Vakıf dağıldıktan sonra ozanların sekiz dernekte örgütlendiğini görüyoruz. 2005 yılında başlatılan ozan derneklerinin birleştirilmesi düşüncesi ancak 2009 yılında dört derneğin Ozan-Der çatısı altında toplanmasıyla gerçekleştirilir.
Vakıf dağıldıktan sonra ozanların sekiz dernekte örgütlendiğini görüyoruz. 2005 yılında başlatılan ozan derneklerinin birleştirilmesi düşüncesi ancak 2009 yılında dört derneğin Ozan-Der çatısı altında toplanmasıyla gerçekleştirilir.
1. Halk Ozanları Kültür Derneği
2. Ozanlar Birliği Derneği
3. Tüm Halk Ozanları Topluluğu
4. Anadolu Halk Ozanları Derneği
Dört derneğin Ozan-Der çatısı altında birleştiğinden
sonra üye oldum, gazeteci olmam itibarıyla da basın konularında yardımcı olmaya
başladım. 2011 kongresinde Danışma Kurulu Üyesi olarak görev aldım. Yönetim
kurulu ve Danışma Kuruluna bir öneri götürerek Halk Ozanları Kültür Derneği’nin
tarihçesini hazırlamak istediğimi belirttim.
“1974 yılında kurulan Halk Ozanları Kültür Derneği,
2014 yılında kırk yaşında olacak. Bu kırk yılın anısına bir kitap hazırlayarak kalıcı bir miras bırak amacıyla
derneğin tarihçesini hazırlamak istiyorum.”
Bu önerim hem yönetim kurulunda hem de danışma
kurulunda benimsendi ve önemsendi. Bunun üzerine 1974 yılından itibaren derneği
ilgilendiren her şeye ulaşmak amacıyla bir program geliştirdim. Bu programı
2012-2013 kışından itibaren de uygulamaya başlayacağım.
20 Kasım 2012 Çarşamba
Yorumlar
Yorum Gönder