Âşık Emini Düştü OZAN DER'de Anıldı

Âşık Emini Düştü OZAN DER'de Anıldı


Asıl adı Emin Düştü olan Aşık emini Düştü, 1943 yılında Zile’nin Hatippınarı köyünde doğdu. 1975 yılında kurulan Halk Ozanları Kültür Derneğinin oluşumunda bulundu. 30 Ocak 2016 tarihinde aramızdan ayrıldı. 
Aşık Emini Düştü, Halk Ozanları Kültür Derneğinde anıldı. 
3 Şubat 2018 Cumartesi günü dernek binasında yapılan anma törenine Aşık Emini Düştü'nün ailesi de katıldı.
Kenan Şahbudak ve Dertli Divan'inin sunumu ile gerçekleştirilen etkinlikte Selahattin Dündar, Aziz Kızıltürk, Ozan Berdari anılarını anlattılar. Kamber Nar, Kenan Şanbudak , Mehmet Ali Eröksüz ve Aşık Emini Düştü'nün kızı Nilgün Düştü aşığın deyişlerini okudular.


Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI'nın Emini Düştü ile ilgili yazısının "Yaşamı ve Dünya Görüşü" bölümünü sunuyoruz. 


ZİLE ÂŞIKLIK GELENEĞİNİN USTA ÂŞIKLARINDAN EMİNÎ DÜŞTÜ *

Yrd. Doç. Dr. Mehmet YARDIMCI **

Yaşamı ve Dünya Görüşü

Âşıklar yaşadıkları dönemin sözcüleridir. Halkın duygularına, düşüncelerine, dünyasına ışık saçan bilge kişilikli duygu adamıdır. Bir şiirinde: Âşık deyip de geçmeyin Halkın tellalıdır ozan diyen Âşık Eminî de Nail Tan’ın yerinde bir saptamasıyla “Bu sanatçı kişiliğini yoğun olarak yaşayan, çileyle sarmaş dolaş olmuş bir halk şairidir.”
Zile âşıklar yurdudur. Talibî, Ceyhunî, Fedaî gibi âşık edebiyatında önemli iz bırakan âşıklar bu topraklarda yetişmiştir. İlçe bazında en çok âşık yetiştiren Zile âşıklar kervanının son temsilcilerinden biri de Âşık Eminî Düştü’dür.
O, toplumu ilgilendiren her konuda yüreğinin tellerini titretip, kendine özgü edasıyla dizelere yansıtıp, bağlamasıyla seslendirmeyi bilmiştir. Ozan halk için çalışır İster sorun ister sorman Her gün Şeytan’la güreşir İster görün ister görmen deyişi bu görüşün kanıtlarındandır. Tokat’ın Zile ilçesinin Hatip Pınarı Köyü’nde 1943’te dünyaya gelen Emini Düştü, kendisini çeşitli şiirlerinde: “Kundak yapıp beni sardılar beze/Tokat vilayetim Zile’dir kaza/Köyüm Hatippınar söyleyim size/Daha dil bilmezdim çaylak idim ben” ve

“Eğer kim olduğumu sorarsan bana
Halk ozanı Âşık Emini’yim ben
Ne bir noksan ne bir fazla tanıma
Halk ozanı Âşık Emini’yim ben”

biçiminde tanımlamıştır. Dört çocuklu babası tarlaya ektiği yöresel ürünlerle zor koşullarda geçimlerini sağlamaya çalışırken, ailesinin büyük destekçisi de. 11 yaşından itibaren çobanlık yapmaya başlayan Emini olmuştur. 7 yıla yakın çobanlık yapan Eminî, köyde okul olmadığı için İlkokula da gidememiş, ancak okuma yazmayı kendi kendine öğrenmiştir. Yaşamının zor yıllarını Kimlik Kartı şiirinde:

Yedi sene koyun güttüm kuzusu
Böyle imiş yaradanın yazısı
Dağın canavarı köyün tazısı
Çok çileler çektim gülmemiştim ben

Köyün sosyal yapısı gereği çevresinde çoğu kişi saz çaldığından Eminî de küçük yaşta saza merak salmış, saz istediğinde babasından “Karnımızı doyuramazken saz neyimize?” yanıtını aldığından bu yaşlarda saz sahibi de olamamıştır. Zaten yoksulluğunu ta o yıllarda yazdığı: Eminî’yim ayak yalın Nedir çektiği bu kulun gibi dizelerinde açık seçik sergilemiştir. Yaşadığı olaylar ve hayata duyarlı oluşu onu şiir yazmaya yönlendirmiştir. 1957’de henüz 14 yaşındayken köyünde yaşanan sel felaketi ona ilk şiirini yazdırmış:

“Koca köye kara bulut oturdu
Bu sene de ekinleri batırdı
Hepisini sel süpürdü götürdü
Ekinleri dolu vurdu bu sene”

diyerek yaşanılanlardan duyduğu üzüntüyü, sıkıntıyı anlatmış, yine o yıllarda çeşitli olaylara şiirler yazarak ilk şiir denemelerini gerçekleştirmiştir. Bu denemelerini destan türünde yazıp Zile’de tek sayfalık halk destanı biçiminde bastırarak çarşıda ve pazar yerlerinde bağıra bağıra okuyup satarak o dönemlerde yaygın olan halk destancılığı geleneğini sürdürmüştür. Babasının “Sen köyde hep çobanlık mı yapacaksın, git köyden kendini kurtar.” demesi üzerine 18 yaşında köyü terk etmiş 1961 yılında Ankara’ya gitmiştir. Ankara’da amelelik yaparak ekmeğini kazanmış, ardından bir lokantada bulaşıkçılık, benzin istasyonunda işçilik yapmıştır. Bu dönemlerde arkadaşları ile beraber ortak bir saz almışlar; en iyi çalan Eminî olduğu için Saz ona verilmiştir. Askerlik yaptığı 1963-1965 yılları arasında sazını geliştirmiş, terhis olunca Ankara’ya dönmüş, askerlikte öğrendiği paraşütle atlama eğiticiliği dahil çeşitli ara işlerde çalışmış, gazinolarda solistlere eşlik etmiştir. Bu dönemde dışarıdan sınavlara girerek ilkokul diploması almıştır. 1966’da da Hacettepe Hastanesi’ne hizmetli olarak girmiş, burada dürüstlüğü ve çalışkanlığı ile dikkat çekerek yükseltilmiştir.
“Aşık Eminî Ankara’ya geldiği 1961’den itibaren zamanın önde gelen âşıklarıyla tanışmış, onların konser listelerinde yer almıştır. Aşık Veysel, Davut Sularî, Daimî, Feyzullah Çınar, Nesimî Çimen, Mahsunî Şerif, Şekip Şahadoğru, Gürünlü Âşık Gülhani, Hüseyin Çırakman, Müslüm Sümbül, İsmail İpek, Coşkun Devrani, Âşık Reyhani, Murat Çobanoğlu, Şeref Taşlıova, Âşık Gülabi gibi ünlü âşıkların sohbetine katılmış hatta bazılarıyla aile dostu olmuştur.

1961 yılında eşi Suna hanımla evlenmiş, geçim sıkıntısı da çektiğini:

Keramet yoktur duada
Ömrüm çürüdü kirada
Eminî’ye bir tek oda
İster verin ister vermen

ya da:

Eminîyim dolaştığım
Çilelere alıştığım
Gece gündüz çalıştığım
Bir dilim ekmek parası

biçiminde dile getiren Eminî İki erkek, iki kız olmak üzere dört çocuk sahibi olmuştur. Sazlı sözlü ortamlarda çok bulunan Eminî âşıklarla çeşitli sohbetlere katılmıştır.. Bu sohbetlerinden çocukları da etkilenerek halk şiirinin geleneksel yapısını öğrenmişler, Özenle babalarının yolunda gitmişlerdir. Özellikle büyük oğlu Selman Düştü bu sohbetlerden etkilenerek, iyi bir saz eğitimi almıştır. Selman Düştü 32 yaşında geçirdiği bir trafik kazasında yaşamını yitirmesi sonucu. Emini Düştü oğlu için:

Aşk ile sazını çalan Salman’ım
Muradı göğsünde kalan Salman’ım
Çok söyledim dünya yalan Salman’ım
Gayri umutlarım sönüyor oğul

Eminî’yim omzumda götürdüm
Elim ile mezarına yatırdım
Büyüttüm beslettim erken yitirdim
Öz vicdanım beni kınıyor oğul

biçiminde çok içli şiirler söylemiştir.
1988’de Devlet Sanatçısı unvanını alan Aşık Eminî, gerek yaşadıkları, gerek dostlarından aldığı destek ile tam bir gönül adamı olmuş, doğru bildiğini savunmaktan geri durmamış, şiirleriyle kendini en iyi biçimde anlatmıştır.

Emini’yim benim özüm hak ile
Minnet etmem asla bülbüle güle
Ömür boyu bana verdiler çile
Defterim dürdüler yine dönmedim

diyerek ne denli seviyeli bir kişiliğe sahibi olduğunu göstermiştir. Olgun kişiliği, örnek bir baba oluşu, toplum içinde sevilmesi; onu halkın sevgisini kazanan önemli âşıklar kervanına katmıştır.
İLESAM’ın ilk üyelerinden olan ve Atatürkçü Düşünce Derneği, Halk Ozanları Vakfı gibi kuruluşlarda görev alan Eminî, âşıkların örgütlenmesinde de etkili olmuş, bazı dernek ve kuruluşların kuruculuğunda yer almıştır. Örneğin; Hüseyin Çırakman’la 12 Eylül döneminde Halk Ozanları Kültür Derneğini kurmuş, daha sonra da; Halk Âşıkları, Halk Sanatçıları Yayın ve Üretim Kooperatifini kurmuştur. Bu dönemde bir yandan da plaklar çıkarmış, kasetler yayınlamış ve adını iyice duyurmuştur. 1993 yılında çalıştığı kurumdan emekli olan Eminî, 2003 yılında oğlunu kaybedişinin ardından hayata sazı, sözü ve şiirleriyle tutunmaya çalışmıştır. İlkokulu bile dışarıdan bitirmesine karşın, kendini çok iyi geliştirmiş, herkesi -dil, din, renk, ırk- ayırt etmeksizin sevmiş, kardeş saymış, İnsan sevgisini şiirlerine de yansıtmıştır. Anadolu insanının yüzyıllardır maruz kaldığı inanç sömürüsünü yoğun bir biçimde işlemiştir.

“Emini’yim arşın kürşün binası
Adem balçıktandır çamur mayası
Nedir ırk mezhep kavgası
Kulu kuldan ayırdılar yaratan”

ve

Dinleri, dilleri ne olursa olsun
Severim insanları insancasına
İnsanlık kardeştir diyen canları
Baş tacı ederim sultancasına

gibi deyişleri bu duyguları yansıtan söylemleridir.

Aşık Eminî’nin dünyasında kötülük yoktur. Deyişleriyle, birlik beraberlik duygularını halka aşılamak ister.

“Eminî barışa yanaş
Ayıp değil midir savaş
Tüm insanlar olsak gardaş
Anlaşsak kötü mü olur”

ve

Dünya haritası çizenler biziz
Barış dünyasında yüzenler biziz
Eski tarihleri yazanlar biziz
Zulüm çağlarını delmek muradım

biçiminde savaşı yerip barışı överek insanları birlik ve beraberliğe çağırırken:

 “Kılıçtan damlayan kan izlerini
Sevgi suyu ile silmek muradım
Ta ezelden beri insan hakları
Cümle alem ile gülmek muradım”

sözleriyle, savaş karşıtı, barış yanlısı olduğunu dile getirmiştir.

Ruhun kendisini Tanrı sevgisine bağlama, adama olarak da yorumlanan ve her şeyden önce bir gönül terbiyesi olan tasavvuf, Eminî Düştü’nün şiirlerinde belirgin bir etken olarak görülmektedir. Ona göre dost olunmalı, dostluklar yitirilmemelidir. Tanrı sevgisi öylesine yüksektir ki, tanrının ayırt etmeden yarattığı kullarını “bir” görmüş:

“Gel hey insanoğlu özünü yokla
Seni yaratanı sen de bul sakla”

ve

Eminî’yim düştüm insan hanına
Vicdanına danış, sor Süphanına
Vahdet-i vücut’un ol ummanına
Ermesini bilmeyenler kör kalır

gibi deyişleriyle tasavvuf inancı sergilemiştir.

Cumhuriyet, hakla, adaletle yaşanır, insan haklarıyla yaşanır, eşitlikle yaşanır, dönüşümle yaşanır, topluma sahip çıkmakla yaşanır. Ben cumhuriyeti böyle algılıyorum. Laikliği böyle algılıyorum” demektedir. Çağın bilim ve teknoloji çağı olduğunu bildiğinden, laiklik ilkesi doğrultusunda, bilimin peşinden koşmak gerektiğini düşünmüş, bunu yaparken de birlik beraberlikten uzaklaşılmaması gereğini işaret etmiştir.

Eminiyim halka açık bağrımız
Sarılsın yaralar dinsin ağrımız
Birlik, beraberlik, dostluk çağrımız
Bir istiklâl, bir özgürlük bir vatan

biçiminde vurgulayan Eminî Kemalist bir yaklaşıma sahip olduğunu göstermiştir. Kavgayı, çekişmeyi bir yana bırakıp, Atatürk ilkelerinde birleşmemiz gerekir demiş, bu doğrultuda çağa ayak uydurulması gerektiğini savunup: Özgürlüğün simgesi İnsanca yaşamaktır Atatürk devrimleri Engelleri aşmaktır biçiminde devrimleri övmüştür.
Ozanımız yakalandığı amansız hastalığa yenik düşerek, 30 Ocak 2016 tarihinde ölümsüzlüğe uğurlanmıştır.
   


* İbrahim Aslanoğlu Armağan Kitabı için hazırlanmıştır. İst. 2010
** Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğt. Fak. Türkçe Eğitimi Bölüm Bşk.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Üç Ozan Derneğinden ‘Âşıklar Ozanlar Günü’ Basın Açıklaması

OZAN-DER'den 'Deyişlerin Dili' Etkinliği

Malatyalı Ozan Yeniden Başkan