Halk Ozanları Kültür Derneği Ölümsüzlüğünün 45. Yılında Âşık Veyseli Andı.
Halk Ozanları Kültür Derneği (OZAN DER) Ölümsüzlüğünün 45. Yılında Âşık Veyseli andı.
GELENEK BİTMEYECEK
Velhasıl
türküleri dillere düşünce dünya ozanı oluyor Veysel. Hak ederek edebiyata geçiyor.
Her tanınmış ozanın ölümünden sonra olduğu gibi Veysel’in ölümünden sonra da
halktan kopuk kimi yazar ve şairler, geleneğin bittiğini yazmışlar ve belli
çevrelerce ilgi toplamışlardır.
Esen
Aşçı’nın sunumunu yaptığı Âşık Veysel anma etkinliği Çankaya Belediyesi Yılmaz
Güney Sahnesinde 23 Mart 2018 Cumartesi günü saat 18.30’den itibaren
gerçekleştirildi.
Halk
Ozanları Kültür Derneği Başkanı Kenan Şahbudak konuşmasında şunları dile
getirdi.
GELENEK BİTMEYECEK
Kenan
Şahbudak
Emlek
yöresi; çoğunlukla Alevi-Bektaşilerin yaşadığı Anadolu yarımadasının tam
ortasında Şarkışla; Gemerek, Yıldızeli ve Akdağmadeni arasında kalan ve kültür
birliği olan bölgenin adıdır. Yörenin tanınmış ozanlarından; Serdari, Âşık
Sıtkı, Agahi, Kemteri, Feryadi, Nedimi, Âşık Veysel, Talip Coşkun, Halil Soylu,
Ali İzzet Özkan, Hüseyin Gürsoy, Aziz Üstün, Devrani, Sefil Selimi ve daha
niceleri geleneği günümüze taşımışlardır.
Veysel,
Sivrialan’dan sazıyla bir gün, ilk kez Sivas’a gider. Sivas’ta Edebiyat
öğretmeni ve Milli Eğitim Müdürü, Halk Kültürü Araştırmacısı Ahmet Kutsi
Tecer’in girişimleri ile düzenlenen yarışmadan aldığı “Halk Şiiri” belgesini
referans göstererek Anadolu’yu gezmeye başlar. Tecer, Veysel’in köyünden
çıkmasına vesile olan Halk Şiirleri Bayramını düzenlemekle kalmayıp daha
sonraki görevinden dolayı Köy Enstitülerinde saz öğretmenliği yapmasını da
sağlar. Veysel; Cumhuriyet’in 10. Yılında ilk şiirini, Cumhuriyet ve Atatürk
için yazar.
Cumhuriyet Destanı
Atatürk’tür
Türkiye’nin ihyası
Kurtardı
vatanı düşmanımızdan
Canını
bu yolda eyledi feda
Biz
dahi geçelim öz canımızdan
Sinesini
hedef etti düşmana
Ölmüşken
vatanı getirdi cana
Çekti
kılıcını çıktı meydana
Gören
ibret aldı meydanımızdan
Çekildi
sancaklar dayanmaz canlar
Şarktan
garba gitti Türk’teki şanlar
O
kadar paşalar o zabitanlar
Ayrılmadı
asla sağ yanımızdan
Dumlupınar
Sandıklı’nın cephesi
Dağları
yıkıyor topların sesi
Kahraman
askerin hücum etmesi
Cihan
sele gitti al kanımızdan
Kaçırdık
düşmanı bulunmaz izi
Bir
hücumda geçti öte denizi
Siyanet
ettiler askerimizi
Vatan
memnun kaldı zabitanımızdan
Şeyh
Sait de yüzün tuttu isyana
Milletini
hor baktırdı vatana
Fakir
fukarayı boyadı kana
Öyle
şeyhler çoktur külhanımızdan
Çağırdım
Şeyh Said sağır mı diye
Başında
sarığı değir mi diye
Tarttılar
şeyhleri ağır mı diye
Haberin
doğrulttun urganımızdan
Şeriatı
düşündüler şerciler
Birtakım
millete fesat verdiler
Her
biri bir yerde hep geberdiler
Onlar
kurtulmadı toplarımızdan
Aklı
başınd’olan düşünür bunu
Şeriatçı
oldu tüketen onu
Dağda
belde fukaraya soygunu
Veren
onlar idi vatanımızdan
Menemen
mes(e)lesi geldi meydana
Orda
birkaçları uydu şeytana
Mehdi
diye kendi kendin urgana
Taktı
kurtulmadı darlarımızdan
Gazi
Paşa Haziretli bir kişi
Ne
kadar cesaret tuttu bu işi
Sarmıştı
vatanı düşman ateşi
Esirgedi
bizi ziyanımızdan
İddiacı
Türkiye’nin insanı
Çalışmakla
kazandık biz vatanı
Aç
kurt gibi parçaladık düşmanı
Şecaat
görünce aslanımızdan
Kurtardık
vatanı bu belalardan
Tiren
hattı küşat ettik her yerden
Terrakk’etti
mektebimiz hep birden
Teşekkür
kazandık müşranımızdan
Hükümet
de milletini kayırdı
Bir
af etti hapisleri koyverdi
Adaletle
tebligatlar duyurdu
Çok
şeref kazandık bayramımızdan
Türkiye’yi
adalette yaşattı
Dağları
deldirdi demir döşetti
Millete
bir altın kemer kuşattı
Hâşâ
nankör olman devranımızdan
Âşık
Veysel bunu böyle söyledim
Benden
de yadigâr bu kalsın dedim
Sözlerim
yalan mı dinle efendim
Kürrei
arz doldu hep şanımızdan
Şiir
çok beğenilince “Gazi’ye gönderelim” derler.
Veysel
sazını kapıp Ankara’ya Atatürk ile görüşmeye gelir ancak bırakın Ata’sıyla
görüştürülmeyi, kılık kıyafetinden dolayı kolluk kuvvetleri tarafından döşürücü
zannedilerek çarşılara bile sokulmaz Âşık. İtibar görmez talebi. O da bir
şekilde Hâkimiyet-i Milliye gazetesine gider. Yazdığı destanı oradakilere okur.
Destan gazetede yayınlanır ve altına şu yorum yapılır:
“Bir
ihtilal hareketi, üç telli saz üzerinde ses verdiği, yani halkın iç katlarında
yankılandığı zaman köklenmiş demektir. Bu şairi, sazı ve sözü ile Anadolu
köylerinde dolaştırınız.”
Hakimiyet-i
Milliye’de çıkan bu yazı, Veysel’i Âşık Veysel yapar. Yani Cumhuriyet ozanına
sahip çıkmıştır.
Çağdaşı
ozanlardan Davut Sulari, Kul Ahmet, Mahsuni Şerif gibi Âşık Veysel’inde,
Cumhuriyet safında yer aldıklarını şiirlerinde, türkülerinde
görebiliyoruz.
Tarihte
bir büyük onur bıraktı
Şimşekler
misali çaktı Atatürk
Yurda
giren düşmanların üstüne
Bir
şahin misali aktı Atatürk
(Davut
Sulari)
Hünkâr
Hacı Bektaş özündeyim ben
Arif
olanların sözündeyim ben
Kemal
Atatürk’ün izindeyim ben
Sorarsan
aslımı işte ben buyum
(Kul
Ahmet)
Bulutlar
terinden dağlar kokundan
Sarhoştur
sevdiğim Mahzuni bundan
Bir
daha gel, gel Samsun’dan
Sarı
saçlı mavi gözlüm nerdesin
(Mahzuni
Şerif)
Âşık
Daimi’yim işte buyum ben
Birlik
denizinde akan suyum ben
Bu
iki gerçeğin vurgunuyum
Biri
Hacı Bektaş biri Atatürk
(Âşık
Daimi)
Hisse
alın Çırakman’ın sözünden
Zerre
kaçmaz ariflerin izinden
Kemal
Atatürk’ün aydın izinden
Bugün
bize hoş geldiniz erenler
(Hüseyin
Çırakman)
Atatürk
Bakışlım, hey mermi gözlüm
Ta
can damarımdan vurdun ölüyom
Gazi
yürüyüşlüm, kahraman yüzlüm
Zalim
yar kanıma girdin ölüyom
(Ali
İzzet Özkan)
Ve
benden bir dörtlük
Saygım
sevgim bitmez böyle canlara
Velim
Hacı Bektaş, ulum Atatürk
Zorda
kalsam tutunurum onlara
Dalım
Hacıbektaş, gülüm Atatürk
(Kenan
Şahbudak)

Daha
sonra ki dönemlerde de Mahzuni Şerif ve Neşet Ertaş’ın ölümünden sonra da aynı
boş laflar dillendirilmiş, yazılara geçmiş ve günlerce tartışılmıştır.
Bunu
dillendirenler bilmez mi ki savaşlar, katliamlar, yoksulluklar, her türlü
kirlilikler olduğu sürece ozanlar yazmaya devam edecek ve gelenek bitmeyecektir.
Keşke bu olumsuzluklar olmasa da ozanlar barışı, dostluğu, sevdaları,
güzellikleri yazmaya devam etse...
Büyük
usta Âşık Veysel Şatıroğlu’nu ölümsüzlüğünün 45. Yıldönümünde saygıyla
anıyorum.
Veysel'e Sorun
Kâinatın
sırrı tek bir hecedir
Bilmeyen
soramaz, Veysel’e sorun
O
sır aşktır yolda gündüz, gecedir
Gelmeyen
varamaz, Veysel’e sorun
Sadece
toprak mı sadık yar olan
Hani
nerde kaldı Gülizar olan
Ölmeden
ölmektir cana kâr olan
Ölmeyen
eremez, Veysel’e sorun
Ne
sürüler inmiş engin ovaya
Ne
dumanlar çökmüş ıssız yaylaya
Aşk
denilen uçsuz, dipsiz deryaya
Dalmayan
giremez Veysel’e sorun
Dökülür
dereye dertler, düz olur
Çamura
karışır toprak, toz olur
Merhem
doksan dokuz, yara yüz olur
Bulmayan
süremez Veysel’e sorun
Dağ
çiçeğe düşer, ustalar derde
Âlem
göze gelir, bakılan yerde
Hakk’ın
divanında, hesapta, darda
Kalmayan
duramaz, Veysel’e sorun
Aşkı
ilan eder âşık, sözüyle
İkrarı
var ise, dönmez özüyle
İnsan
sevgisini gönül gözüyle
Almayan
göremez, Veysel’e sorun
Şahbudak
unutmaz, bayrak elinde
Türküleri
susmaz, her an dilinde
Ustanın
sedası sazın telinde
Çalmayan
yoramaz, Veysel’e sorun
OZAN DER korosundan Ayla Önal, Leyla Ulusu, Günay Aktaş, Mehmet Göksu, Hamza Fırat ve Hasan Hüseyin Gümüşbaş Aşık Veysel türkülerini Kenan Şahbudak'ın bağlaması eşliğinde söylediler. Arife Güleşir Aşık Veysel'in bir şiirini okudu.
Emekli Eğitimci Aşık Veysel'in köylüsü Veysel Kaymak Aşık yaşamını ve anılarını anlattı.
Tolga Kaya, Ümit Özdizlekli'nin bağlaması eşliğinde Aşık Veysel deyişlerini söyledi.
Ozan İsmail Nar, Aşık Veysel ve kendi deyişlerini çalıp söyledi.
OZAN DER korosundan Ayla Önal, Leyla Ulusu, Günay Aktaş, Mehmet Göksu, Hamza Fırat ve Hasan Hüseyin Gümüşbaş Aşık Veysel türkülerini Kenan Şahbudak'ın bağlaması eşliğinde söylediler. Arife Güleşir Aşık Veysel'in bir şiirini okudu.
Emekli Eğitimci Aşık Veysel'in köylüsü Veysel Kaymak Aşık yaşamını ve anılarını anlattı.
Tolga Kaya, Ümit Özdizlekli'nin bağlaması eşliğinde Aşık Veysel deyişlerini söyledi.
Ozan İsmail Nar, Aşık Veysel ve kendi deyişlerini çalıp söyledi.
Yorumlar
Yorum Gönder